0.0

Akademik Paylaşım Platformu Publishing House - APP Publications

Kozmetik, kişisel bakım ve güzellik amacıyla kullanılan, cilt bakımından makyaj ürünlerine, saç bakımından parfüme kadar geniş bir yelpazeye sahip ürünlerdir. Kozmetik endüstrisi, hızlı büyüme ve yüksek tüketim oranlarıyla dikkat çekerken, son yıllarda pazarlama ve sosyal sorumlulukları da ön plana çıkmaktadır. Sürdürülebilirlik kavramı günümüzde çok kullanılan kavramlardan birisidir. 1980’lerden itibaren birçok alanda sıkça kullanılmakta olan bu kavram; toplumun sosyal, kültürel, bilimsel, doğal ve insan kaynaklarının tümünün ihtiyatlı kullanılmasını sağlayan ve buna saygı duyma temelinde sosyal bir bakış oluşturan katılımcı bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Sürdürülebilirlik, bu endüstride yalnızca çevre dostu teknolojiler ve geri dönüştürülebilir ambalajlar kullanılarak sınırlı, aynı zamanda etik üretim, doğal korunma ve adil ticaret ilkelerine dayalı bir üretim süreci yürütmektedir. Bu yeni yaklaşımlar, vatandaşların kaliteli ürünler talep etmeleriyle şekillenmekte ve kozmetik markaları, ürünleri yalnızca güzellik değil, aynı zamanda etik bir şekilde piyasaya sürmeye yönelik adımlar atmaktadır. Son yıllarda, sentetik kozmetiklerin yerine doğal ve organik hammaddelerle üretilen kozmetiklere olan talep artmıştır. Bu kozmetikler hem sağlık açısından güvenli hem de çevresel olarak daha az zararlıdır. Yeni nesillerin çevre bilinciyle yetişmesi ve sosyal medya aracılığıyla doğal ürünlerin tanıtılması, bu artışı desteklemektedir. Yeşil kozmetikler, zararlı kimyasalların neden olduğu insan sağlığı ve çevresel etkilere yönelik riskleri azaltma perspektifini temsil eder. Ancak, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında kavramsal, düzenleyici ve riskle ilgili kullanım sınırlamaları vardır 2. Yeşil kozmetiklerin, yeşil kimya prensipleriyle uyumlu olmasının bir yönü de atıkların doğada bozunabilir olmasıdır. Özellikle mikroplastikler, kozmetik ürünlerin çevreye olan zararlarından biri olarak öne çıkar. Mikroplastikler, 5 mm'den daha küçük plastik parçacıklardır ve kozmetik endüstrisi, ürünlerinde plastik bileşenler kullanmaktadır. Bu plastikler, genellikle doğada parçalanamayan ve suda çözünmeyen sentetik malzemelerdir. Mikroplastikler, gözle görülmeyebilir ve çoğunlukla plastik içeren durulama ürünleri ve evsel atıklarla birlikte nehirlere ve denizlere taşınır. Bu atıklar doğada yüzyıllarca kalabilir ve çevre kirliliğine neden olur. Bu tür sorunları önlemek için, yeşil kozmetiklerdekullanılan malzemelerin doğada çözünür ve bozunabilir olması beklenir. Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılına kadar karbon salınımını sıfırlamayı hedeflediği bir süreç başlatılmıştır. Komisyon, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne nasıl ulaşılacağına dair net bir vizyon ortaya koydu. Bu vizyon, AB'nin 2020 yılı başlarında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne sunacağı uzun vadeli stratejinin temelini oluşturmaktadır. Bu dönüşüm, kozmetik sektörünü de etkileyerek, çevre dostu üretim süreçlerini ve yeşil kozmetik ürünlerinin üretimini yaygınlaştıracaktır. Sonuç olarak, sürdürülebilir kozmetik ürünleri, çevre dostu üretim, biyobozunur malzemeler ve geri dönüşümlü ambalajlar gibi özelliklerle şekillenir. Kozmetik endüstrisi, çevresel etkilerini azaltmak ve daha sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamak için önemli adımlar atmaktadır 4. Bu derlemede, sürdürülebilir kozmetiklerin gelişmesi ve yaygınlaşması ile ilgili önemli seçenekler sunulmaktadır. Özellikle yeşil kozmetiklerin reaksiyonları ve geniş kapsamlı çözümlerin ele alınması, sürdürülebilirliğin kozmetik endüstrisindeki yeri ve önemi vurgulanmaktadır. Gelişen teknolojiler, artan çevre bilinci ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar, kozmetik üretimi, tasarım ve tüketim üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Bu dönüşüm, kozmetik endüstrisinin yalnızca estetik ve kişisel bakım değil, aynı zamanda toplumsal sorumlulukları, sürdürülebilir ve etik çözümlerin geliştirilmesini de göz önünde bulundurmayı zorunlu kılmaktadır.

2024

Ayşe GÜMÜŞ,Mine MUSTAFAOĞLU,Murat KIZIL