Muhafazakar Bir Perspektiften Toplumsal Değişme Ve Din (peyami Safa Örneği)
Özet (AI):
Peyami Safa 1899 -1961 tarihleri arasında yaşamış, Cumhuriyet tarihinin en üretken yazar ve düşünürlerinden biridir. Çok farklı alanlara yayılmış konularda yazılar yazmış ve eserler vermiş olsa da esas olarak edebiyatçılığıyla bilinmektedir. Anlayış açısından milliyetçi-muhafazakâr bir zihniyet benimsemiştir. Dolayısıyla hayatı ve toplumu okuma biçiminin de bu zihniyetten bağımsız olarak ele alınmaması gerekmektedir. Osmanlı döneminin artık tarih sahnesinde miadını doldurduğu bir dünyaya gözünü açan yazarın çocukluğu oldukça çalkantılı toplumsal ve siyasal süreçlerin olduğu bir atmosferde geçmiştir. Gençliği ise bir imparatorluğun yıkılıp yerine bir Cumhuriyetin kuruluşunun bütün sancılarının tecrübe edildiği bir dünyaya tanıklık etmiştir. Peyami Safa'nın bakış açısı böylesi koşulların hüküm sürdüğü bir zamanın ruhunda şekillenmiştir. Yaşadığı dönem, gerek siyasi gelişmeler gerekse sosyo-kültürel gelişmeler açısından toplumun modernleşmenin etkilerine çokça maruz kaldığı dolayısıyla toplumsal değişimin hızının yüksek olduğu bir dönemdir. Bu dönem farklı yaşam tarzları arasında gerilimlerin, çatışma ve rekabetin oldukça yoğun yaşandığı bir dönemdir. Modernleşmenin etkilerinin hızlı bir şekilde topluma nüfuz ettiği ve toplumun belli bir kesimi açısından da neredeyse hiçbir sorgulamaya tabi tutulmadan kabul gördüğü bu dönem, tıpkı kendi çağdaşlarında olduğu gibi, Peyami Safa'nın da, başta romanları olmak üzere, eserlerine konu olmuştur. Dönemin edebiyatçılarının Doğu-Batı karşıtlığı ekseninde işledikleri konu Peyami Safa'nın romanlarında da aynı eksende yer almıştır. Romanlarında kendi düşünsel duruşunu ortaya koyan Peyami Safa, toplumsal değişme sürecinde, dinin de içinde bulunduğu geleneksel değerlerden uzaklaşan Batılı yaşam tarzını tercih eden toplumsal kesimi genelde mahkum eden bir tavır sergilerken, geleneksel değerleri sahiplenen Doğulu yaşam tarzında kalmayı tercih edenlere ise övgü dolu nitelemelerde bulunmaktadır. Bu bildiri yaşadığı dönemde özellikle geleneksel ve dinî alanlarda ortaya çıkan toplumsal değişimlerin Peyami Safa'nın Romanlarına nasıl yansıdığını konu edinmektedir. Anahtar kelimeleri: Din Sosyolojisi, Peyami Sefa, Toplumsal Değişme, Din, Doğu -Batı Anadolu Kongresi 4. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi TAM METİN KİTABI ISBN: 978-605-06696-2-6 www.anadolukongresi.org Sayfa | 164 Giriş Peyami Safa'nın yaşadığı döneme ve o dönemin koşullarına bakıldığında, pek çok alanda oldukça kapsamlı değişimlerin ve dönüşümlerin yaşandığı görülmektedir. Modernleşmenin etkilerinin hızlı bir şekilde topluma nüfuz ettiği ve toplumun belli bir kesimi açısından da neredeyse hiçbir sorgulamaya tabi tutulmadan kabul gördüğü bu dönem, Peyami Safa'nın romanlarına da konu olmuştur. Safa, katı muhafazakâr bir tutum takınmasa da bu dönemde gözlemlemiş olduğu toplumsal değişimlere romanlarında oldukça sert bir itirazda bulunmuştur. Ona göre, modernleşme adına yaşanan bu toplumsal değişmeler gelenekten gelen ilişkilerin, toplumsal bağların çözülmesi ve geleneksel değerlerin terk edilerek başka bir dünyanın değerlerinin kabul edilmesi anlamına gelmekteydi. Bu açıdan modernleşme, Batı-dışı toplumların Batılı değerlerin etkisinde geçirdiği hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine işaret etmektedir. Bu ise, Batı dışı toplumların kendi dinamiklerine yaslanmayan bir süreç yaşamaya başlamaları, dolayısıyla aktörü olmadıkları bir tarihe eklemlenme girişimini beraberinde getirmek demektir. Bilindiği üzere, Türkiye'de modernleşme projesinin geçmişi Tanzimat'a kadar gider. Bu döneme kadar modern değerler ile karşılaşmayan toplumda İslam dini, hayatın en hakim noktasındaydı. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun dönemin rakipsiz askeri ve siyasi güç olarak ortaya çıkmasının, bir şekilde, İslam dini ile ilişkilendirilmesi dinin toplumdaki öneminin artmasına neden olmuştu. Batı etkisinin girişi ve modernleşme sürecinin başlamasına kadar İslamiyet, toplumda hava gibi teneffüs edilen, adeta farkında olmadan ve sorgulanmadan yaşanan bir dindir (Türköne, 2003: 376). Ancak modernleşmenin başlaması dinin toplumdaki yerini sarsmıştır. Çünkü din, düne ait dünyanın bir imgesi idi ve modernizmin varlık sebebi düne ait olanı tasfiye etmekti. Modernizm açısından, dinin kaynağı kavrayamadığımız, anlayamadığımız şeylere karşı duyduğumuz korkudur; yaşadığımız dünyayı yorumlamak, anlamlandırmak için aklın gelişmediği dönemlerde başvurduğumuz referanslar manzumesidir. Oysa artık insan aklının hakim olduğu bir ilerleme çağında yaşamaktayız ve bu dönemde akılla ulaşılan bilgi ile din yer değiştirecek dolayısıyla bütün dinler demode olmuş bir dünya görüşü olarak tarihe gömülecektir (Türköne, 2003: 375). Bu anlayış Fransız düşünür Auguste Comte'un sosyolojisinin ve kurucusu olduğu pozitivizmin temelinde de yer almaktadır. Türkiye'de cumhuriyeti kuran kadronun da benimsediği bu anlayış (Özlem, 2002: 100), aynı zamanda geleneksel bir toplumu yabancısı olduğu ve sosyo-kültürel dokusuna uyumlu olmayan bir anlayıştan kaynaklı uygulamalarla Anadolu Kongresi 4. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi TAM METİN KİTABI ISBN: 978-605-06696-2-6 www.anadolukongresi.org Sayfa | 165 karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla sosyo-kültürel yapı devlet eliyle biçimlendirilerek artık dönüşü olmayan bir sürece girdi. İşte bu süreçte toplumsal-tarihsel süreklilik kırılma noktalarına maruz kaldı ve toplumda bunalımlar baş göstermeye başladı (Meriç, 2000: 48). Toplum hayatında kutuplaşmalar, birbirine karşıt, birbirini dışlayan, ötekileştiren yaşam biçimleri ortaya çıkarken, geleneksel dönemin anlam bütünlüğü parçalanmaya yüz tuttu. Bu süreçle beraber ortaya çıkan modern birey, artık kendi toplumuna yabancılaşmış, geçmişine sırtını dönmüş ayrıksı bir fert görünümüne girerken, diğer taraftan da bu duruma direnen, muhafazakâr bir duygu ile hareket edip değerlerine sahip çıkan ve dayatılan modernleşmeyi reddeden bir başka eğilim temayüz etti. Toplumun modernleşmenin etkilerine en fazla maruz kaldığı bu dönemde yaşayan düşünce ve sanat adamı Peyami Safa, tıpkı kendi sıfatlarını taşıyan çağdaşları gibi, yaşadığı dönemde ortaya çıkan bu çarpık toplumsal düzeni, "kendi döneminin insanı" olarak romanlarında işlemiştir. Romanlar, modernleşme sürecinde ortaya çıkan yeniliklerin, değişimlerin sürekliliğini anlatan ve sosyolojik verileri sunan önemli kaynaklardır. Biz de bu çalışmada Peyami Safa'nın romanlarını bu manada ele almaya ve bu çerçevedeki sosyolojik verileri tespit etmeye çalıştık. Modernleşme ve Din Peyami Safa, romanlarında din temasını direkt olarak değil fakat dolaylı olarak sık sık işler. O, genelde kendi fikirlerini romanlarında sözcüsü hükmünde bulunan ve bilgili ya da bilge olarak vasıflandırılabilecek bir karakter vasıtasıyla romanlarına serpiştirir. Bu karakterler Türk-İslam uygarlığından gelen manevi değerler ve dine dayalı bir ahlak anlayışının savunucularıdır (Moran, 2007: 223). Peyami Safa'nın seçtiği bu sözcülerin en önemli özellikleri arasında dinî değerler ile barışık olmaları yer alır. Bu karakterler özellikle ilk dönem romanlarında Batılılaşmamış fakat bu "tuzak" ile karşı karşıya kalan ve zaman zaman bu hayat tarzına kendisini kaptıracak noktaya gelen roman kahramanlarını kurtarmak için devreye girer ve onu ikna etmek için de dinî motifler kullanırlar. İlk dönem romanlarında Peyami Safa olay örgüsünü, çevresinde bulunan biri Batı'yı diğeri Doğu'yu temsil eden iki zümrenin karşıtlığı üzerine kurar. Batıyı temsil eden zümre Batı'yı formel ve sathi bir biçimde taklit eden, geçmişi ile bütün bağlarını koparan ya da koparmaya çalışan, dolayısıyla köklerinden kopmuş, hayattaki en önemli emelleri para ve zevk olan ahlaki düşkünlük içerisinde olmakla malul iken, Doğu'yu temsil eden zümre dinî bir iklimde yetişen, geleneği ile barışık, milli ve manevi değerlere bağlı, vatansever ve dürüst bir zümredir. Doğu ve Batı'yı temsil eden iki zümrenin karşıtlığından beslenen Safa'nın ilk dönem Anadolu Kongresi 4. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi