0.0
DİN NEDİR? TEVHİD, İBADET, MUAMELAT VE AHLAKIN BİRLEŞİMİ

Yazarlar:
Yayın Yılı:
2024
Yayıncı:
UBAK Yayınevi
ISBN:
978-625-6181-81-6
Özet (AI):
Din, Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini bildiren ilahi bir nizamdır. Bu nizam, yaratıcı ile kulları arasında bir ilişki kuran, usul ve kaidelerden oluşan bir manzume olarak tanımlanabilir. Semavî dinler, ortak bir kökene sahip oldukları için temelde birbirine benzer özellikler taşır; bu benzerlik, tevhid inancı etrafında şekillenir. Tevhid, tek Allah’a inanmayı zorunlu kılar ve dinlerin menşei vahiy ve nübüvvettir. İslam dininin temel öğretileri, ilk insan ve peygamber olan Âdem (a.s.) ile başlamış, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ile son bulmuştur. Âdem (a.s.), çocuklarına tevhid inancını öğretmiş ve bu öğreti, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi diğer semavî dinlerde de varlık göstermiştir. Hiçbir peygamber, Allah’tan aldığı vahiy dışında kendi başına yeni bir buyruk getirmemiştir. Dolayısıyla, tüm peygamberlerin davası, Allah’ın razı olduğu din olan İslam’dır. İslam, tevhid akidesi üzerine kuruludur; bu akideye göre yalnızca Allah’a ibadet edilir. Bu sebeple, İslam dışındaki tüm inanç ve sistemler geçersizdir. Zamanla insanlar, ilahi dinlerden uzaklaşarak batıl inançlar ve hurafeler geliştirmiş, böylece beşeri dinlerin oluşmasına neden olmuşlardır. Bu durum, insanların Allah’ın dinine ve peygamberlerinin getirdiği öğretilere muhalif bir yola girmesine yol açmıştır. Semavî dinler arasında, bozulmadan günümüze kadar ulaşan tek din İslam’dır. İslam’ın kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş ve hükmü kıyamete kadar devam edecektir. Hadislerde din iki kısma ayrılmış, Hak din olan İslam ile İslam’ın dışında kalan batıl dinlerdir. Kur’an, Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarında meydana gelen tahrifatları vurgulayarak, bu tahrifatlar sonucu inançlarının sapmalar gösterdiğini belirtmektedir. Kur’an’a göre, Yahudi ve Hristiyanlar, kutsal kitaplarında yaptıkları tahrifat nedeniyle, inançlarını ve öğretilerini yalnızca yorumlar ve oluşturulmuş kaynaklardan almak durumunda kalmışlardır. Bu durum, orijinal vahiy ile dinî öğretiler arasındaki uyumsuzluğu ortaya koymaktadır. İslam dininde, bireylerin ya da grupların kişisel düşüncelerini, söylem ve eylemlerini, dinin temel esaslarıyla özdeşleştirmeleri kabul edilmez. İslam’ın öğretileri, vahiy ve sünnet çerçevesinde şekillenmiş olup, bireylerin ya da grupların, kişisel görüşlerini veya eylemlerini bu esaslarla çelişen bir biçimde tanımlamaları, dini anlamda geçerlilik taşımaz. İslam’a göre, dini doğru bir şekilde temsil etmek, sadece vahiy kaynaklı öğretilerle uyumlu olmakla mümkündür. Bu bağlamda, bazı kötü niyetli bireyler, İslam’ı temsil etmeyen menfi tutum ve davranışlarını, İslam ile ilişkilendirerek yanlış bir algı oluşturabilirler. Ancak bu tür bir yanlış temsil, dinin özünden sapmalar içerdiği için, İslam’a dair doğru bir değerlendirme biçimi olarak kabul edilemez. Ayrıca, İslam dışı inançları her ne kadar batıl olsa da küçümsemek, aşağılamak ya da alay etmek, İslam’a ve genel olarak dinî değerlere karşı saygısız bir tutum sergilemektir. Bu da dini anlamda uygun değildir. Dinî inançlar, bireylerin manevi kimliklerinin ve toplumsal yaşamlarının temel unsurlarını oluşturur. Her bireyin inancı ve bu inanca dayalı ritüelleri, onun kutsal değerleriyle ve manevi gerçeklikleriyle bağlantılıdır. Bu nedenle, beğenilmeyen inançlar, birtakım ibadet şekilleri, ya da dini emirler, bir toplumun ya da bireyin inanç dünyasında önemli bir saygı ve kutsallık taşır. Akademik bir perspektiften bakıldığında, farklı dinlerin ve inanç sistemlerinin bireyler açısından taşıdığı kutsallık ve saygı duygusunu göz önünde bulundurmak, toplumsal barış ve hoşgörü için gereklidir.Dinî inançların ve değerlerin bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl şekillendiğini anlamak, karşılıklı hoşgörü ve saygıyı pekiştirecek bir yaklaşımdır. Bu tutum, dinî çeşitliliği anlamak ve farklı inanç sistemlerine saygı göstermek adına önemli bir ilkedir.

INTERNATIONAL SCIENTIFIC RESEARCH AND INNOVATION CONGRESS -II
RELIGION IS THE CONVERGENCE OF BELIEF, WORSHIP, AND MORAL CODES

Yazarlar:
Yayın Yılı:
2024
Yayıncı:
UBAK Yayınevi
ISBN:
978-625-6181-81-6
Özet:
(AI):
Religion is a divine system revealed by God through prophets, instructing people on how to live their lives. It can be defined as a system of rules and regulations that establishes a relationship between the creator and His servants. Celestial religions, sharing a common origin, have fundamentally similar characteristics; this similarity is shaped around the belief in monotheism. Monotheism necessitates belief in one God and the origin of religions is revelation and prophethood. The fundamental teachings of Islam began with the first human and prophet, Adam (peace be upon him), and concluded with the final prophet, Muhammad (peace be upon him). Adam (peace be upon him) taught his children the belief in monotheism, and this teaching has also existed in other celestial religions such as Christianity and Judaism. No prophet has ever introduced a new commandment on their own accord, outside of the revelation they received from God. Therefore, the cause of all prophets is Islam, which is the religion that pleases God. Islam is based on the creed of monotheism; according to this creed, only God is worshipped. For this reason, all beliefs and systems other than Islam are invalid. Over time, people have strayed from divine religions and developed pagan beliefs and superstitions, leading to the emergence of man-made religions. This situation has caused people to deviate from God's religion and the teachings of His prophets. Islam is the only religion that has reached us today without corruption. The Quran, the holy book of Islam, has reached us without any changes and its rule will continue until the Day of Judgment. "The Quran emphasizes the corruption that has occurred in the holy books of Jews and Christians, stating that these alterations have led to deviations in their beliefs. According to the Quran, due to the tampering with their holy books, Jews and Christians have been forced to rely solely on interpretations and fabricated sources for their beliefs and teachings. This situation exposes the inconsistency between the original revelation and religious teachings."