25.ULUSLARARASI ORTAÇAĞ VE TÜRK DÖNEMİ KAZILARI VE SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI
İSTANBUL’DAN BİRKAÇ FİGÜRLÜ ÇEŞME ÖRNEĞİ

Yazarlar:
Hamza GÜNDOĞDU Deniz DEMİR
Yayın Yılı:
2022
Yayıncı:
Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları
ISBN:
978-625-8080-81-0
Özet:
Geçmişle geleceği birbirine bağlayan su tesisleri içerisinde değerlendirilen çeşmeler; gerek Selçuklu, gerekse Osmanlı döneminde, mimarlık ve kültür tarihimizin en önemli eserleridirler. Kimi devlet adamları, kimi de hayırseverler tarafından yaptırılmış olan bu çeşmeler, XX. yüzyıl başlarına kadar değişen mimari anlayış, sanat zevki ve üslupları yansıtmaları açısından dikkate değer özellikler içerirler. Sayıları az olmakla birlikte bu bildiride, İstanbul’da yerinde tespit edebildiğimiz çeşmelerden birkaç figürlü örnek tanıtılacaktır. Çalışma kapsamında ele alınan eserler; Fatih’te Kumrulu Mescid Çeşmesi (1460- 1470), Zeytinburnu’nda Kazlıçeşme (1546), Eyüp’te Kırımi Mehmed Efendi Çeşmesi (1735), Anadolukavağı’nda Cevriye Hatun Çeşmesi (1786) ve Dolmabahçe’de (19 yy. ortaları?) (adı bilinmeyen) bir çeşmedir. Bu çeşmelerden Kazlıçeşme ve Dolmabahçe Caddesindeki çeşmelerin figürleri, diğerlerine nazaran daha büyük ölçekte tasvir edilmişlerdir. Bunların, Türk-İslam geleneğinde fazla dikkat çekmeyecek nitelikteki figür anlayışına uygun oldukları anlaşılmaktadır. Aşağıda da tanıtılacağı gibi bu eserlerin klasik formlara sahip sokak çeşmeleri ya da meydan çeşmeleri tarzında olduğu görülmektedir. Bunlardan Dolmabahçe Caddesi üzerindeki klasik formlara sahip çeşmenin aynalığında simetrik şekilde işlenmiş iki tavus kuşu figürü, daha geç dönem özelliği taşıması açısından dikkate değer. Benzer örneklerin öncüllerine, Selçuklu döneminde Tokat, Niksar, Diyarbakır, Mardin, Kızıltepe, Urfa, Konya, Kırşehir, Hacıbektaş, Kayseri vb. şehirler ile çevrelerinde de rastlamak mümkündür. Bildiri kapsamında ele alınan çeşmeler, Osmanlı mimari anlayışının şekillendirdiği su yapılarıdır. Ancak bunların bir kısmı, hacimlerinin küçük olmasından dolayı şehrin imar faaliyetleri sırasında ya yer değiştirmiş, ya da saray ve kasır bünyelerinde, duvar süsü olmanın yanında, ruhu dinlendiren estetik unsurlar olarak ayakta kalmayı başarabilmişlerdir.

25.ULUSLARARASI ORTAÇAĞ VE TÜRK DÖNEMİ KAZILARI VE SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI
AN EXAMPLE OF A FOUNTAIN WITH A FEW FIGURES FROM ISTANBUL

Yazarlar:
Hamza GÜNDOĞDU Deniz DEMİR
Yayın Yılı:
2022
Yayıncı:
Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları
ISBN:
978-625-8080-81-0
Özet:
(AI):
The fountains, which are evaluated within the water facilities that connect the past and the future, are the most important works of our architectural and cultural history both in the Seljuk and Ottoman periods. These fountains, some of which were built by statesmen and some by philanthropists, contain remarkable features in terms of reflecting the architectural understanding, artistic taste and styles that changed until the beginning of the XX century. In this paper, although their number is low, a few figurative examples from the fountains that we could detect on site in Istanbul will be introduced. The works covered in the study are: Kumrulu Mescid Fountain (1460-1470) in Fatih, Kazlıçeşme (1546) in Zeytinburnu, Kırımi Mehmed Efendi Fountain in Eyüp (1735), Cevriye Hatun Fountain (1786) in Anadolukavağı and (name unknown) (mid-19th century?) in Dolmabahçe. Among these fountains, the figures of the fountains on Kazlıçeşme and Dolmabahçe Street are depicted on a larger scale than the others. It is understood that these are suitable for the understanding of figures that will not attract much attention in the Turkish-Islamic tradition. As will be introduced below, it is seen that these works are in the style of street fountains or square fountains with classical forms. Of these, two peacock figures symmetrically engraved on the mirror of the classically shaped fountain on Dolmabahçe Caddesi are noteworthy in that they bear the characteristics of a later period. It is possible to encounter the predecessors of similar examples in cities such as Tokat, Niksar, Diyarbakır, Mardin, Kızıltepe, Urfa, Konya, Kırşehir, Hacıbektaş, Kayseri and their surroundings during the Seljuk period. The fountains, which are discussed within the scope of the paper, are water structures shaped by the Ottoman architectural understanding. However, some of them, due to their small volume, were displaced during the zoning activities of the city or managed to survive in palaces and pavilions, as well as wall decorations, as aesthetic elements that soothe the soul.