II. ULUSLARARASI SELÇUKLU TARİHİ COĞRAFYASI İRAN SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİ KİTABI-I
Büyük Selçuklular Dönemimde Nîşâbûr’da Tasavvufî Hayat

Yazarlar:
Yayın Yılı:
2023
Yayıncı:
Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları
Dil:
ISBN:
978-625-6802-52-0
Özet:
Nîşâbûr şehri, tarihin her döneminde bilim, düşünce, kültür ve sanat merkezi olmuştur. Bunun sebebi Nîşâbûr’un her siyasî iktidar döneminde askerî ve siyasî yönetim merkezi olmasının yanında, önemli ticaret yollarının kavşak noktasında yer almasından kaynaklanmaktaydı. Horasan coğrafyasında hankâh inşalarının ve tasavvuf sohbetlerinin ilk olarak Nîşâbûr şehrinde başladığı düşünülmektedir. Özellikle tasavvuf, sûfî ve tarîkat âdâbı, Nîşâbûr’da kendi hankâhını kuran ve birçok öğrenci yetiştiren Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr (ö. 440/1049)’a dayandırılmaktadır. Nîşâbûr’da Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr haricinde pek çok tasavvuf ehlinin de olduğu görülmektedir. Bunlar arasında; Ebû Ali ed-Dekkāk (ö. 405/101 15), Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî (ö. 412/1021-22), Ebü’l-Kāsı el-Kuşeyrî (ö. 465/1072-73), Ebû Ali el-Fârmedî (ö. 477/1084) ve Ebû Hâmid el-Gazzâlî (ö. 505/1111) sayılabilir. Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr, hankâhta sürekli Kur’ân okuma ve ibadet etme yerine, beyitler, gazeller söylemeyi ve semâ meclisleri düzenlemeyi tercih etmiştir. Âşina olunmayan bu durum ve ritüeller başta medrese âlimleri olmak üzere bütün çevrelerin dikkatini çekmiştir. İlk başlarda medrese ehli ile tasavvuf ehlinin çatışma yaşadığı Nîşâbûr şehrinde, Kuşeyrî ve Gazzâlî gibi âlimlerin çalışmaları ve gayretleriyle hankâh ve medreseler barışmış, iç içe geçmiş ve dayanışma içerisinde olmuştur. Bu açıdan pek çok âlimin tasavvufî yönü ön plana çıkmaya başlamıştır. Bazen medresede başlayan eğitimin hankâhta devam ettiği de görülmüştür. Horasan bölgesindeki âlimler ve sûfîler, kendi medreselerini ve hankâhlarını devletten bağımsız şekilde asırlar öncesinde kurmaya başlamışlardı. Bölgeye hâkim olan Selçuklular, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medreseler ve hankâhlar kurmaya, âlimleri ve mutasavvıfları desteklemeye başladılar. Selçuklu veziri Nizâmülmülk (ö. 485/1092), Selçuklu topraklarında çok sayıda medrese kurdururken, bir dizi hankâh da inşa ettirmişti. Ayrıca meşhur sûfîlerinden Ebû Ali el-Fârmedî ve Ebü’l-Kāsım el-Kuşeyrî Selçuklu döneminde destek v himaye görmüşlerdir. Özellikle Baba Tâhir-i Uryân (ö. 447/1055) ve Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr gibi sûfîler, Tuğrul Bey (ö. 455/1063) ve Alp Arslan (ö. 465/1072) tarafından saygı ve itibarla karşılanmıştır. Sultan Sencer (ö. 552/1157)’in Yûsuf el-Hemedânî (ö. 535/1140)’nin hankâhına para göndermesi, Selçuklu sultanlarının sûfîleri koruduklarını ve onlara destek olduklarını göstermektedir. Aslında Selçuklular, Mâverâünnehir ve Horasan’ın tamamında Türklerdeki Sünnî İslâm düşüncesini güçlendiren âlimleri ve sûfîleri her açıdan desteklemişler, büyük bir saygı ve hürmet göstermişlerdir. Böylece Türkler arasında tasavvuf da yavaş yavaş yayılmış ve kuvvetlenmiştir. Selçukluların tasavvufu desteklemesi ve Nîşâbûr şehrinin güçlü bir bilim ve tefekkür hayatının olmasından dolayı, tasavvuf gelişmek için Nîşâbûr’da en uygun zemini bulmuştur.

II. International Seljuk Historical Geography Symposium FULL TEXT BOOK-I
SUFI LIFE IN NISHAPUR DURING THE GREAT SELJUKS PERIOD

Yazarlar:
Yayın Yılı:
2023
Yayıncı:
Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları
Dil:
ISBN:
978-625-6802-52-0
Özet:
(AI):
The city of Nishapur has been a center of science, thought, culture and art in every period of history. The reason for this was due to the fact that Nishapur was the center of military and political administration during every period of political power, as well as being located at the crossroads of important trade routes. It is thought that the construction of khanqah and sufism conversations first started in the city of Nishapur in the geography of Khorasan. Especially sufism, sufi and sect etiquette are based on Abu Sa’id-i Abu’l-Khayr (d. 440/1049), who established his own khanqah in Nishapur and trained many students. It is seen that there are many sufi people in Nishapur except Abu Sa’id-i Abu’l-Khayr. Among them, can be counted Abu Ali ed-Dekkak (d. 405/1014-15), Muhammad b. Husayn as-Sulami (d. 412/1021-22), Abu’l-Qasim alQushayri (d. 465/1072-73), Abu Ali al-Farmadi (d. 477/1084) and Abu Hamid al-Ghazali (d. 505/1111). Abu Sa’id-i Abu’l-Khayr preferred to sing couplets, ghazals and organize sema assemblies instead of constantly reading the Qur’an and worshipping in the khanqah. This unfamiliar situation and rituals attracted the attention of all environment, especially madrasah scholars. At first, in the city of Nishapur, where the people of the madrasa and the people of sufism had a conflict, they reconciled with the studies and efforts of scholars such as Qushayri and Ghazali, the khanqah and madrasahs intertwined and were in solidarity. In this respect, the Sufi aspect of many scholars has begun to come to the fore. Sometimes it has been observed that the education that started in the madrasa continues in the khanqah. Scholars and sufis in the Khorasan region had started to establish their own madrasas and khankahs independently of the state centuries ago. The Seljuks who dominated the region, XI. from the second half of the century, they began to establish madrasahs and khanqahs, support scholars and sufis. Seljuk vizier Nizam al-Mulk (d. 485/1092), while establishing a great number of madrasahs in the Seljuk lands, had also built a series of khanqahs. In addition, Abu Ali al-Farmadi and Abu’l-Qasim al-Qushayri, one of the famous sufis, received support and patronage during the Seljuk period. Especially sufis such as Baba Tahir-i Uryan (d. 447/1055) and Abu Sa’id-i Abu’l-Khayr were received with respect and dignity by Tughril Beg (d. 455/1063) and Alp Arslan (d. 465/1072). The fact that Sultan Sanjar (d. 552/1157) sent money to Yusuf al-Hamadani (d. 535/1140)’s khanqah shows that the Seljuk sultans also protected and supported the sufis. In fact, the Seljuks supported the scholars and sufis who strengthened the Sunni Islamic thought of the Turks in all aspects of Maveraunnehir and Khorasan, and showed great respect and reverence. Thus, sufism decisively spread and strengthened among the Turks. Because the Seljuks supported sufism and the city of Nishapur had a strong scientific and contemplative life, sufism found the most suitable ground for its development in Nishapur.