Arı Ürünleri Ve Özellikleri
Özet (AI):
Yeterli ve dengeli beslenme, tüm dünyada ölüm nedenlerinin ilk sırasında yer alan bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde en önemli korunma stratejilerinden birini oluşturmaktadır. Ayrıca obezite, malnütrisyon, vitamin ve mineral yetersizlikleri gibi beslenme ile sağlık sorunlarının en aza indirilmesinde rol oynayan koruyucu etmenlerden biridir. Bununla birlikte bireylerin ve toplumların sağlığının korunması, geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için gerekli olan beslenme, bilinçli yapılması gereken bir eylemdir. Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması için, gereksinim duyulan enerji ve besin öğelerinin; bireyin yaşına, cinsiyetine, fizyolojik özelliklerine, fiziksel aktivite durumuna ve genetik yapısına göre gereken miktarlarda karşılanması gerekmektedir. Bu nedenle beslenme bireye özgüdür. Bunun yanında sağlıklı beslenme, besin çeşitliliğine dayalı olmalıdır. Enerji ve besin öğeleri gereksinimi karşılanırken tekdüze beslenme yerine farklı renk, tür ve içerikteki besinlerin tüketilmesi önerilmektedir. Arı ürünleri, geçmişten bu güne kolaylıkla ulaşılabilen bir enerji kaynağı olmasının yanında, içerdiği bileşenler ile tedavi edici özelliği ile de beslenmede önemli yer tutan ve sık tüketilen besinlerdendir. Bu özellikleri ile ilgili uzun zamandır tartışmalara konu olmasına rağmen bilimsel araştırmaların artması ve laboratuvar yöntemlerinin gelişmesiyle her geçen gün beslenme ve sağlıkla ilişkisi konusunda bilim dünyasına yeni bilgiler kazandırmaktadır. Ülkemiz zengin ve çeşitli florası sayesinde arıcılık konusunda dünyanın önemli ülkelerinden biridir. Arı ürünleri arasında bilinirliği ve tüketimi en yüksek olan ürün bal olup bunu sırasıyla polen, arısütü ve propolis izlemektedir. Buna karşın, arı ekmeği, apilarnil ve arı zehri de kullanımları artan arı ürünleri arasında yer almaktadır Anahtar Kelimeler: Bal, Polen, Propolis, Arı sütü ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 18 HONEYBEE PRODUCTS AND THEIR PROPERTIES ABSTRACT Adequate and balanced nutrition is one of the most important prevention strategies in the prevention of non infectious diseases which are among the first causes of death worldwide. In addition, obesity, malnutrition, vitamin and mineral deficiencies such as nutritional and health problems that play a role in minimizing the protective factors. However, nutrition, which is necessary for the protection, development and improvement of the health of individuals and societies, is an action that must be performed consciously. In order to ensure adequate and balanced nutrition, the energy and nutrients needed are; the individual's age, gender, physiological characteristics, physical activity status and genetic structure should be met in the required amounts. Therefore, nutrition is specific to the individual. In addition, healthy eating should be based on food diversity. It is recommended that different colors, species and ingredients should be consumed instead of uniform nutrition while meeting the energy and nutrient requirements. In addition to being an easily accessible energy source from past to present, bee products are among the most frequently consumed nutrients with their therapeutic components and therapeutic properties. Although it has been the subject of controversy for a long time, it has been gaining new information to the scientific world about its relationship with nutrition and health with the increase of scientific researches and the development of laboratory methods. Our country is one of the most important countries in the world with its rich and diverse flora. Among the bee products, honey has the highest awareness and consumption, followed by pollen, royal jelly and propolis, respectively. On the other hand, bee bread, apilarnil, and bee venom are among the bee products with increasing use Keywords: Honey, pollen, propolis, royal jelly 1. GİRİŞ Bal Kolayca ulaşılabilen bir karbonhidrat kaynağı olan bal, insanoğlunun tarihte yerini aldığı günden bu yana enerji ve besleyici özelliği ile sıklıkla tüketilmekte ve sofralarda önemini korumaktadır. Bal, karbonhidrat yönünden en zengin olan arı ürünüdür. Monosakkaritler, disakkaritler ve oligosakkaritlerden oluşan kompleks bir karışım olan baldaki karbonhidratların oranı % 65-80 arasında değişmektedir. Karbonhidratlar birçok organizmanın yaşamı için gerekli ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 19 olan temel besin öğelerinden biri olup besinin doğal bir bileşeni olan organik bileşiklerdir. Karbonhidratlar, yetişkin bireylerde diyetle alınan enerjinin yaklaşık %50-60'ını sağlar. Karbonhidratlar, yaşamsal faaliyetler için enerji kaynağı oldukları gibi bazı önemli hücresel olaylarda spesifik fonksiyonları da bulunmaktadır. Bunun yanında beyin ve sinir sistemi, enerji için sadece karbonhidratları kullanır. İnsanların diyetinde önemli yer tutan ve balda da yoğun bir şeklide bulunan iki basit şeker glikoz ve fruktoz, bitkisel karbonhidratların temel yapısını oluşturur. Basit şekerler en ekonomik ve en hızlı şekilde enerjiye dönüşür (Bölüktepe ve Yılmaz, 2008; Anonim, 2011). Balın içeriğindeki karbonhidratlar kompleks bir sindirim süreci gerektirmediğinden kan şekerini hızlı bir şeklide yükseltir. Bu nedenle zayıf, iştahsız ve fiziksel aktivitesi yüksek bireyler için uygundur. Ayrıca hipogliseminin düzeltilmesi içinde yararlıdır (Baysal, 2014). Glikoz ve fruktoz bal karbonhidratlarının ana bileşenidir. Genelde balda fruktoz, glikozdan daha fazla miktarda bulunmaktadır. Fruktozun emilim hızı yavaş olup glikozunkinin % 40'ına eşittir. Ayrıca sukrozdan daha az hiperglisemiktir. Glikoz sodyum transportunu gerektiren enerjiye bağımlı bir işlem ile emilir ve glikoz transporter1-4 (GLUT-1-4) taşıyıcı proteinler tarafından hücre içine alınırken, fruktoz ince barsak epitelinin fırçamsı kenarlarında bulunan GLUT-5 olarak bilinen özel taşıyıcı protein yardımı ile emilir. Hücrelere früktoz girişi insüline bağımlı değildir ve glikozun aksine insülin salınması için zayıf bir uyarandır (Tayfur, 2015). Yapılan araştırmalarda, karbonhidrat kaynaklarının tüketildikten sonraki sindirim sürecinde kan şekeri ve insülin salgısı üzerinde birbirinden farklı etkilere yol açtığı belirtilmektedir. Bu nedenle değişik karbonhidrat kaynaklarının kan glikoz düzeyine etkisini tahmin etmek için Glisemik indeks (GI) terimi kullanılmaktadır. Çok sayıda tıp doktoru ve beslenme uzmanı, sağlıklı bir diyetin yeterli ve dengeli olmasının yanında Gİ düzeyinin de düşük olması gerektiğini önermektedir. Balın sağlıklı bireylerde glisemik indeksinin belirlenmesi ile ilgili çeşitli çalışmalar mevcuttur. Foster-Powel ve ark. (2002) uluslararası gıdaların glisemik indeks ve glisemik yük ile ilgili çalışmalarında balın Gİ değerini (0.55±0.05) sukrozdan (1.10±0.21) daha düşük bulmuşlardır. Abdulrahman ve ark.. (2011) diyabetli ve sağlıklı çocuklar üzerinde yaptığı çalışmada balın hem hasta hem de kontrol grubunda sakkaroz ile kıyaslandığında daha düşük Gİ ve PII değerlerine sahip olduğunu ortaya koymuştur. ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 21 3'lük kısmı enzimler, vitaminler, mineraller, organik asitler, aminoasitler, flavonoidler olmak üzere 180 kadar farklı maddeden oluşur. Balın ayırıcı özelliklerini, nektar ve bal arısından kaynaklanan birçok küçük bileşen belirlemektedir. Balda bulunan vitamin ve mineraller günlük tavsiye edilen (RDI; Recommended Daily Intakes) % 10'undan daha azdır. Balın mineral içeriği topraktan yanda çevreden bitkinin absorpladığı mineral miktarına bağlıdır. Bal protein kaynağı bir besin maddesi olarak tanımlanamasa da baldaki amino asitler balın orijini açısından önemlidir. Prolin, lisin, fenilalanin, γ-amino bütirik asit (GABA), βalanin, arginin, glutamin, serin, glutamik asit ve aspartik asit balda bulunan amino asitlere örnek olarak verilebilir (Arcot ve Brand-Miller, 2005). Balın işlenmesi, ısıtılması ve saklanması sırasında bal kalitesini etkileyecek hiçbir sakıncalı özellik, lezzet ya da aroma kusuru oluşmamalıdır. Fermentasyon ya da gaz oluşumu başlamamış olmalıdır. İşlenmesi sırasında, balı kritalizasyon ve fermentasyondan korumak, ekstraksiyon ve filtrasyonu kolaylaştırmak ve balın viskozitesini arttırmak için ısı işlemi uygulanması gerekmektedir. Isı işleminin süresi ve derecesi kontrol edilmelidir. Isı işlemi baldaki enzimlerin kaybına ve HMF miktarının artmasına, dolayısıyla balın tazeliğini kaybetmesine sebep olmaktadır. Balın kalitesini yitirmesine neden olan faktörlerden diğeri de uygun olmayan şartlarda uzun süre muhafaza edilmesidir. Bal hidroskopik özellikte olduğu ve ortamdaki kokuları çekebildiği için hava geçirmeyen, asit karakterinden dolayı da korozyona dayanıklı kaplarda muhafaza edilmelidir (Bogdanov, 2008; Fallico ve ark. 2012). Günlük tüketimi tavsiye edilen bal miktarı yaklaşık 20 g yani bir yemek kaşığıdır. Bir yemek kaşığı bal ile (21 g); 3.59 g su, 64 kcal enerji, 0.06 g protein, 17.3 g karbonhidrat, 17.25 g toplam şeker, 0.19 g sakkaroz, 7.51 g glukoz, 8.6 g fruktoz, 0.09 mg kalsiyum, 1 mg magnezyum, 11 mg fosfor, 1 mg potasyum, 0.05 mg sodyum, 0.008 mg çinko, 0.017 mg bakır, 1.5 mg manganez, 0.2 mg flor, 0.025 mg riboflavin vitamini, 0.014 mg niasin vitamini, 0.005 mg pantotenik asit vitamini alınmaktadır. Ayrıca bal enzim içeriği nedeniyle sindirimi kolaylaştırıp, kronik ve enfeksiyona bağlı kabızlık, mide ülseri ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Arı Sütü Arı sütü; 5-15 günlük işçiarılarınyutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları bir üründür. .Jel halinde akıcı kıvamda, kremsi-beyaz renktedir. Tadı ekşi ve kokusu keskin fenolik yapıdadır. Yoğunluğu 1.1 g/cm3 olup kısmen suda çözünebilmektedir. Memeli hayvanların memesinde oluşan süt ile ilgisi olmadığı halde yavru beslenmesinde kullanılması ve süte benzeyen görünümü ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 22 sebebiyle Türkçe'de süt olarak adlandırılmakta İngilizcede ise kral gıdası (İng: Royal jelly) olarak adlandırılmaktadır. Arı sütü ana arının besini olup, besin değeri oldukça yüksektir. Ana arı ve işçi arılar yumurtadan çıktıklarında aynı genetik yapıya sahip olmalarına rağmen, larva döneminde farklı oranda ve sürede arısütüyle beslenmeleri yapılarının farklılaşmasına neden olmaktadır. Sadece 6 günlük bu farklı beslenme sonucunda ana arı hastalıklara direnç kazanmakta, günde kendi ağırlığının iki katı kadar (1500-3000) yumurta üretebilmekte ve 6 yıl kadar yaşamaktadır. Diğer işçi arılar ise kolay hastalanmakta, dişi oldukları halde yumurta üretememekte ve sadece 2 ay yaşamaktadırlar. İki birey arasındaki bu derece farklılaşma sadece arı sütü ile beslenmelerinden kaynaklanmaktadır. Taze arı sütü; % 60-70 nem, % 12-15 ham protein, % 3-6 yağ, % 10-16 karbonhidrat, % 1.5 mineral ve vitaminler içermektedir. Ayrıca; 10-HDA (10 hidroksil-2 dekenoik asit) gibi bağışıklık sistemi düzenleyici, antibakteriyel proteinler, yağ asitleri, peptitler gibi çok sayıda biyoaktif madde de bulunmaktadır (Bogdanov, 2012; Nagai ve Inoue, 2004; jamnik ve ark., 2007; Karaali ve ark., 1988). Arı sütünde ortalama olarak 7.30 mg/g serbest amino asit bulunmaktadır. En fazla bulunan serbest amino asitleri ise prolin, lisin, ß-alanin, fenilalanin, aspartikasit ve serin'dir (Stocker ve ark., 2005).Arı sütündeki lipitler, proteinden sonar ikinci önemli maddelerdir. % 80-85 yağ asidi, % 4-10 fenoller, % 5-6 vakslar, % 3-4 steroller ve % 0.4-0.8 fosfolipitler, arısütünde bulunan lipitlerdir (Bogdanov, 2012). Arı sütünün gaz kromatografik analizinde 26'dan fazla yağ asidi belirlenmiştir. Bunlardan ve araşidoneik asittir. Arı sütünün asıl sağlık üzerine faydalı etkisini oluşturan maddeler yağ asitlerinden oluşmaktadır (Stocker ve ark., 2005). Yağ asidi fraksiyonunun % 32'sı trans-10-hidroksi-2dekenoik asitten (10-HDA), % 24'ü glukonik asit, % 22'si 10-hidroksidekanoik asid (HDAA), % 5'i dikarboksilik asitler ve diğer yağ asitlerinden oluşmaktadır. Arı sütü; fruktoz, glukoz ve sakaroz gibi üç önemli karbonhidrat ve iz miktarda maltoz, trehaloz, melibioz, riboz ve erloz içermektedir (Bogdanov, 2012). Arı sütünde esas olarak K, P, S, Na, Ca, Al, Mg, Zn, Fe, Cu ve Mn, izmiktarda (0.01-1 mg/100 g) ise Ni, Cr, Sn, W, Sb, Ti ve Bi bulunurken, sodyum içeriği 11.0 -14.0 mg/100 g arasındadır (Ramadan ve Al-Ghamdi, 2012). Arı sütünde iz miktarda C vitamini vardır. A, D, E, K vitaminleri de arı sütünde bulunmaktadır (Stocker ve ark., 2005). Arı sütü; besin içeriği açısından zengin olmasından dolayı büyüme ve gelişmeyi hızlandırdığına, yaşlanmayı geciktirdiğine, fiziksel gücü artırdığına inanılır. FAO (1996)' ya göre insanların tüketimi için günlük tavsiye edilen doz; 100-300 mg dır. ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 23 Polen ve arı ekmeği Polen, çiçekli bitkilerin erkek organlarında meydana gelen üreme üniteleridir (Krell, 1996). Polenler arılar tarafından bitkilerden toplanırken genellikle bir miktar tükürük ile yapışkanlık kazandırılır ve pelet (topak) halini alması sağlanır. Oluşan bu yeni ürüne arı poleni adı verilmektedir. Arı poleni, bal arılarının larva sonrası yavru yetiştirmesinde ve gençlik dönemlerinde dokularının, kaslarının, salgı bezlerinin ve diğer organlarının yeterince gelişmesi için gerekli olan protein, lipit, sterol, vitamin ve minareleri sağlayan en önemli besin maddesidir (Dobson ve Peng, 1997; pernal ve Currie, 2001; Calderon eve Johnson, 2002). Polenle beslenen arıların ürettiği arı sütü ile ömrü boyunca beslenen kraliçe arının beş veya altı yıl yaşadığı, diğer arılarınsa sadece larva döneminde arı sütü ile beslendikleri ve birkaç hafta yaşadıkları bildirilmiştir (Campos ve ark., 2003). Çiçek poleni ve arı salgılarının bir karışımı olan arı poleninin insanlar tarafından yüzyıllardır gıda olarak tüketildikleri bilinmektedir. Bu anlamda Babillerin kutsal kitabında, diğer dini kitaplarda ve Çin yapıtlarında bu konuya dair bilgiler bulunmaktadır (Elkins, 1996). Gıda olarak kullanılan polenler arıcılar tarafından kovanların ön kısmına ilave edilen polen tuzakları ile toplanmaktadır. Bu polenler arıcılar tarafından kurutularak veya dondurularak muhafaza edilmektedir. Polenin kimyasal kompozisyonu üretildiği bölgeye ve bitkisel kaynağa bağlı olarak değişim göstermekle birlikte genel olarak % 25-30 protein, % 30-55 karbonhidrat, % 1-20 yağ asitleri ve steroller gibi lipitler, vitamin (Vitamin A, K ve B12 hariç) ve minerallerden oluşmaktadır (Campos ve ark., 2003; Bogdanov, 2011). Bunun yanında polen numuneleri üzerinde yapılan çalışmalarda fenolik içeriği ve antioksidatif etkisi üzerinde durulmuştur. Polen ekstraklarının yapısında bulunan fenolik asitler ve flavonoidlerin, potansiyel antioksidan olarak, süperoksit anyonları ve lipid peroksit radikallerini temizledikleri ve serbest radikaller ile ilişkili olaylarda hidrojenasyon veya kompleks yapılar oluşturarak okside edici ajanları stabilize edebildikleri gösterilmiştir (Silva ve ark., 2006). Bal arıları topladıkları polenleri kovan içinde petek gözlerinde arı ekmeği şeklinde depolarlar. Arı ekmeği kovanda üretilirken polen, bal ve diğer arı salgıları ile karıştırılır ve laktik asit fermantasyonuna bırakılır. Karışım yaklaşık iki hafta içerisinde arı ekmeğine dönüşür. Fermente bir ürün olan arı ekmeği böylece kovanda uzun süre muhafaza edilebilir (26). Arı ekmeği arılar için protein, yağ ve vitamin kaynağı olmakla birlikte arı sütü üretiminin de ham maddesini oluşturmaktadır. Arı poleni ile arı ekmeğinin içerikleri benzer olsa da bazı farklılıklar da görülmektedir. Arı ekmeği, arı polenine kıyasla daha az protein içermektedir ancak arı ekmeği ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 24 proteinlerinin sindirimi daha kolaydır. Nem içeriği hasattan sonra kurutma sonucunda %13-14 oranına düşmektedir. Arı ekmeğinin genel içeriği esansiyel aminoasitlerden, C, B1, B2, E, H vitaminlerinden, karotenoid ve antosiyaninlerden, sakkaraz, amilaz ve fosfataz enzimlerinden ve 25 farklı mineralden oluşmaktadır. Arı polenine nazaran arı ekmeği 6 kat daha fazla laktik asit içermekte, ve bu özelliği kendini korumasını, polen kadar maya gelişimine açık olmamasını sağlamaktadır. Ayrıca arı ekmeğinin tat özellikleri arı polenine göre daha iyi olup probiyotik özelliği yanı sıra vücutta emilimi daha kolaydır. Tüketimi için günlük tavsiye edilen doz 15-20 gramdır. Alerjik bünyeli kişiler tüketimde dikkatli olmalıdır. Propolis Pek çok bitki yaprak, çiçek, meyve ve tomurcuklarını güçlü antimikrobiyel, su geçirmez ve ısı yalıtan özellikte reçineli bir bileşik üreterek onları soğuktan ve mikroorganizma saldırısından korurlar. Bu reçineli madde bal arıları (Apis mellifera L.) tarafından mandibulaları yardımıyla toplanarak mum ve tükürükle karıştırılıp pelet haline getirilir ve kovana taşınır. Bu nedenle propolis, toplanan bitki reçinesinin arılar tarafından yapısının değiştirilmesiyle güçlü ve yapışkan bir yapı kazanır. Propolisin rengi yeşilden kırmızı ve kahverengiye kadar değişir, karakteristik bir kokusu vardır. Yapışkan özelliği nedeniyle ciltteki yağ ve proteinlerle interaksiyona girer. Soğukta kırılgan ve sert, sıcakta yapışkandır. Genel olarak doğal yapısında % 30 mum, % 50 reçine ve bitkisel balsam, % 10 esansiyel ve aromatik yağlar, % 5 polen, ve diğer maddeler vardır (Burdock, 1998). Propolisin karbonhidrat, protein ve yağ içeriği yok denecek kadar azdır. Bununla birlikte vitaminler (B1, B2, B6, C ve E vitamini, nikotinik ve folik asit), mineraller (Ca, Mg, Fe, Cu, Zn, Mn, vanadiyum ve stratium), şekerler (fruktofuranoz, D-glukopiranoz, beta glukopiranoz), enzimler (adenozin trifosfataz, glukoz 6 fosfataz, suksinat dehidrogenaz) ile aldehit, keton, alkol ve steroller propoliste düşük miktarda (<%5) bileşenlerdir. Propolis polifenolerin (özellikle flavonoidler, fenolik asitler ve sterlerinin) en zengin kaynağıdır. Krisin, apigenin, luteolin, rutin gibi flavonlar, galangin, kersetin, ramnazin, kampferol gibi flavonoller, pinosembrin, pinostrobin, pinobanksin ve hesperetin gibi flavononlar yapıısnda bulunmaktadır. Propoliste bulunan en önemli flavonoidler; apigenin, galangin, krisin, kersetin, CAPE (kafeik asit fenetil ester),luteolin, pinosembrin, pinobanksin, akasetin ve kampferoldür. Bunun dışında; vanillin, p-kumarik asit, kuinik asit, sinnamik asit türevleri, kaffeik asit, ferulik asit ve izoferulik asit gibi diğer fenolik bileşenleri de içermektedir. Kollektif olarak polifenoller propolisin farmakolojik olarak başlıca aktif molekülleridir. Sonuç olarak, bilimsel çalışmalarla ispatlanmış çok sayıda biyolojik aktivitesi ULUSLARARASI ARICILIK ARAŞTIRMALARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA STRATEJİLERİ KONGRESİ 11-13 EKİM 2019 BİNGÖL 25 bulunan propolisin özellikle sağlık koruyucu amaçlı kullanımı önerilmektedir. Bununla birlikte ticari preparasyonlarda propolisin kimyasal analizinin yapılarak içerisinde toksik bileşik bulunmadığından emin olunmalıdır. Ayrıca bu preparasyonlarda yaş, kg, cinsiyet ve sağlık durumu gibi faktörler dikkate alınarak yapılan araştırmalardan referanslarla günlük tüketilebilecek doz belirlenmelidir. Piyasadan temin edilecek kimyasal yapısı bilinmeyen, dozu belirtilmeyen, sağlıksız ve doğru olmayan çözücülerle hazırlanmış ticari preparasyonlardan kaçınılmalıdır (Silici, 2015). Arı ürünleri genel olarak içeriği ile beslenmeye katkı sağlamakta ve antimikrobiyal, antiviral, antioksidan, antiinflamatuar gibi biyolojik etkileri ile önem taşımaktadır. Besin çeşitliliğine katkı sağlayan bu ürünler tüketilirken bireysel ayrıcalıklar göz önünde bulundurulmalı, günlük tüketilmesi gereken miktarlara dikkat edilmelidir. Bu ürünlerden bal, polen ve arı sütü fonksiyonel gıda olarak ön plana çıkarken propolisin gıda takviyesi olarak değerlendirilmesi dikkat çekicidir. Arı ürünlerinin tümünün pestisit, ağır metal, antibiyotik ve akarisit kalıntılarından uzak olması güvenilirlik açısından önemli iken, kimyasal analizlerinin uzmanlarca yapılmış olması önem kazanmaktadır. Üreticiden direk olarak satın alınan ürünlerde bu tehlikelerin bulunabileceği göz önünde tutulmalıdır. Ticari bir arı ürünü kullanımında doz verildiği müddetçe o ürünün Gıda Takviyesi Ruhsatı alınmış olmasına dikkat edilmeli, Gıda İşletme ruhsatının yeterli olmayacağı bilinmelidir.